Ama bir gün o otobüs yine seni alır götürür. Hiç bilmediğin bir yerde bırakır. Sen o hiç bilmediğin yerin büyüsüne öyle kapılırsın ki, gün batımının hüzünlü renk cümbüşünde, sokak pırıltılarına dalıp gitmişken, zaman mekan kaybolmuş, zaman kaçmış, otobüs kaçmış, kaybolmuşsun. Güzellikler gözünü kamaştırdıkça, hiç bilmediğin bir yerde, hiç görmediğin bir durakta sadece tanıdığın otobüsü beklemeye başlarsın. O otobüs bir daha geri gelmez... Ama sen beklemeye devam edersin. Bu sefer dikkatini çeken yabancı yere alışmaya başlarsın. Her seferinde farklı hayat yaşatan otobüsünü özlersin. Nice güzel otobüsler geçer gider, ama bilirsin ki hep tanıdığın, bildiğin, alıştığın yerlere gideceğini. Hem güvenemezsin hiçbirine. Korkarsın, sevemezsin... Senin otobüsün sıcaktır, her koltukta senin izin, senin kokun vardır. Bilirsin, diğer otobüsler şehri gezer, senin otobüsün dünyayı. Bu yüzden sen sadece kendi otobüsünü beklersin. Gelmeyeceğini bile bile, ya gelirse diye umut ede ede...
Aşkta böyle işte, bildiğin tabularını yıkarsın ilk başta, farklı bir hayat yaşarsın. Sonra o farklı hayatın büyüsüne öyle bir kapılırsın ki, karşındakini kaybettiğini anlamazsın. Bir daha o renk cümbüşünü, gözünü olan sokak pırıltısını göremezsin. Her gelen aynı olur gözünde, alışagelmiş düzen yerine yalnızlığı seçersin... Sonra hiç bilmediğin o yerde geri gelmesini beklersin, her gelişinde farklı hayat yaşatan gözleri görmek için...
''Yalnızlığı, Beklemeyi En Güzel Anlatan Resimdir, Durakta Yalnız Bekleyen İnsanlar...''

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder